26 Nisan 2015 Pazar

Pol Yalnız 2020 - Chapter 4


Tam bir keşmekeş insanlar kaçışıyor, sokaklar sonuna kadar dolu, araçlar insan selinden fırsat bulursa bir iki metre ilerleyebiliyordu, nereye gittiğimizden de pek emin değildim ama güneye doğru gittiğimizi hatırlıyorum, İstanbul'dan Arap diyarlarına, yürüyerek...


Savaşın gerçek yüzünü gören herkes bilir ki asıl savaş her zaman açlık iledir. O yüzden çok fazla aç kalıyor, susuzluğumuz dudaklarımızı çatlatıyordu, ancak durmak ölmeyi seçmekten başka bir şey değildi, Avrupa Demokrasi Güçleri önce hava saldırılarıyla tüm askeri tesisleri, elektrik santrallerini, sanayi bölgelerini, ulaşımın can damarı olan bir çok köprüyü çoktan havaya uçurmuştu bile. Ülke genelinde günde 1-2 saat elektrik verilebiliyordu, gerçi geriye bir ülke kaldı mı pekte emin değildim, ölü sayısını tahmin etmemiz gerçekten çok güçtü, resmi olmasa bile bazı rakamları duyabiliyorduk radyolardan, 2 milyona yakın insanın Avrupa'nın hava saldırılarında can verdiğini söylüyorlardı. Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarımızı tamamen kapatmış hatta kaçak geçişleri önlemek için 3 metre yüksekliğinde kalın duvarlar örmüştü bile Türkiye sınırına. Kıbrıs'ın çoktan İsrail'in eline geçtiği biliniyordu ama Hatay, Adana ve Mersin'i de işgal ettiklerini bilmiyorduk, yolda o taraftan kaçanlarla konuştuğumuzda İsrail tanklarının sokaklarda gezdiğini tüm askeri kışlaların havadan vurulduğunu söylüyorlardı, Güneydoğudan gelenlerin Kürt milisler tarafından sokak çatışmalarıyla şehirlerden zorla kaçırıldıklarını anlatıyordu kalabalıklar, Kürtçe bilmiyorsan Diyarbakır'da bir ölüden farkın olmadığı anlamına geliyordu orada yaşamaya çalışmak. Hedefimiz Esad'tan kurtulan Suriye topraklarına geçmekti, batıya ve doğuya gitmemiz imkansızdı, Sanırım Rusya kapalı kutuyu oynamaya başlamıştı ya da olup biteni anlamaya çalışıyordu. Milyonlarca insan yollarda, anlamsız bir halde güneye, Arap diyarlarına gidiyorduk.


3 ayı geçkin bir süre Türkçe tabelalarla karşılaştık son gördüğümüz darmadağın şehir Gaziantep'ti. Artık gazi gibi görünmüyordu, şehit düşmüştü, göz yaşları kan olup akmıştı sokaklarda... Kilis'i geçene kadar Türk askerlerinin kontrol ettiği bazı bölgelerden geçtik, bizi güvenli bir şekilde Suriye'ye geçirdiler,  Suriye'nin bu topraklarında yıllar önce o çok korkulan terör örgütü İŞİD yok olmuş yerine ırkçı Kürtler yerleşmişti. Bildiğimiz PKK'nın devlet olmuş haliydi. kadınlara, kızlara poşu dağıtıyorlar, takmakta zorluk çıkaranları gruptan ayırıyorlardı, sanırım tekrar Kilis'e gönderiyorlardı. Modern Türk kadınını modern olarak gördüğüm son topraklardı Kilis.. Artık Terörist Kürt Devleti topraklarındaydık ya da Suriye'de idik...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder